Türkeşler (Türgişler)
Türkeşler, Türgişler olarakta
anılan, Göktürklerin yıkılmasıyla orta asyadaki On-Ok'ların kurduğu ve kısa
süre varlık gösterebilen Türk devleti.
Türgişler, Issık
gölü civarının yerleşik On-Ok kabilelerinden biridir. Gerek Hun, gerek Göktürk
devletlerinin kurulduğu dönemlerde bulundukları coğrafyada var olmuş,
varlıklarını yüzlerce yıl bu bölgede sürdürmüşlerdir.
Türgişlerin
telafuzu esasında Türkeş’ler olmalıdır. Yazıtlarda geçen Türk+Ş ibaresi, Türk
alfabesi ile telafuz edildiğinde Türükeş olarak okunmaktadır. Ancak tarih
araştırmalarında Çin kaynaklarından istifade edildiği için, Çince’de Turgiş
olarak okunduğundan bizim kaynaklarımıza da Türgişler olarak geçmiştir. Bu
haseple Türgişler ifadesini Türkeşler olarak telafuz edeceğiz.
Türkeşler, kadim
Türk yurdu olan Issık gölü civarında yerleşik olan On-Ok’ların Tolu
kolundandır. Birinci Göktürk İmparatorluğunun kurulduğu döneme kadar kendi
beylikleri ile yönetilmekte olan Türkeşler, 552 yılında Göktürk’lerin Sol
Yabgusu İstemi Yabgu’nun On-Ok’ların başına tayin edilmesiyle Göktürk
birliği altına girmişlerdir.
630 lu yıllara kadar
Göktürk birliği içerisinde yer alan Türkeşler, Göktürkler’in zayıflaması ve Çin
tarafından boyunduruk altında tutulmaya başlamasıyla kendi yönetimlerini
oluşturdular. Türkeşlerin lideri olan Uçele Han, Baka Tarkan unvanıyla
Türkeşlerin başına geçti. Uçele han, kısa zaman içerisinde On-Ok boylarını bir
araya getirip hakimiyeti altına alarak her biri 7 bin askerden oluşan 20
başbuğlu bir ordu oluşturdu ve Çu vadisinin kuzey batı ucunda olan merkezlerini
kuzey doğu ucuna naklederek iki merkezli bir yapı kurdu. On-Ok’ları bir araya
getirerek oluşturduğu güçlü ordusuyla Çu bölgesinin dışında Turan ve Kuca
illerini de hakimiyeti altına aldı.
680 yılına
gelindiğinde, Çin boyunduruğu altında olan ve birlik halinde yönetilmeyen Türk
dünyası, yeni bir uyanış hareketi içerisine girmişti. Kapagan Kağan
önderliğinde yeniden dirilen Türk Dünyası, Tarihte Kutluklar olarak geçen
İkinci Göktürk Devletini kurdular. Türkeşler, 698 yılına kadar kendi
yönetimlerini devam ettirdiler ve Kutluk’lara bağlanmadılar. Hatta Kutlukların
kurulması sürecinde Çin’in kışkırtmaları ve teşvikiyle Kırgızlar ve Çin ile
birleşerek Kutluk’lara karşı mücadeleye giriştiler. 698 yılındaki Bolçu
savaşında, Bilge Tonyukuk komutasındaki güçlü Göktürk ordusu Kırgız-Türkeş
birliklerini ağır bir yenilgiye uğratarak Türkeşlerin Göktürk birliği altına
girmelerini sağladı.
Bolçu savaşından
sonra Göktürk (Kutluk Devleti) birliğine bağlanan Türkeşler, Uçele’nin oğlu
Soko liderliğinde varlıklarını sürdürmekteydiler. 711 yılında Türkeşler ile
Göktürk arasında ciddi sorunlar yaşanmaya başlandı. Göktürkler, tarihi
bilgilerini ünlü Göktürk abidelerine yazıyorlardı. Göktürk abidelerindeki
yazıtlarda Türkeşlerin itaat altına alındığı ibaresi Türkeşler’de rahatsızlık
oluşturdu. Bunun yanında arazi paylaşımıyla ilgili sorunlarda yaşanmaya
başlandı. Türkeşlerin lideri olan Soko, bu anlaşmazlıklardan ötürü Göktürklere
karşı ayaklanarak isyan etti. İBu dönemde Göktürklerin yönetiminde Kapagan
Kağan bulunuyordu. Bilge ve Kültigin kardeşler ise orduda görevli idi. Daha sonradan
Kağan olacak olan bilge ve Kültigin kardeşler ile Soko arasında yaşanan
mücadelede Türkeşler ağır bir yenilgi alarak hezimete uğratıldı.
Türkeşlerin
Bağımsızlığını İlan Etmesi (717)
711 yılındaki ağır
yenilgiden sonra Göktürk hakimiyetinde kalan Türkeşler, Çin’in desteği ve
kışkırtmalarıyla zaman zaman ayaklansalar da Kapagan kağan yönetimindeki
Göktürkler bu isyanları bastırarak Türkeşlerin Göktürk hakimiyeti altında
kalmasını sağladı. Kapagan kağanın ölümü ve yerine Bilge-Kültigin kardeşlerin geçmesiyle
tekrar ayaklanan Türkeşler, 717 yılında, Çin’in desteklediği Sulu Çor kağan
liderliğinde bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Sulu Çor Dönemi
(717-738)
Sulu Çor, Çin’in
desteğiyle bağımsızlığını ilan ederek Göktürk birliğinden ayrıldı ve Baka Tarkan
ünvanı ile yönetimi eline aldı. Kapagan Kağan dönemindeki isyan bastırma
hareketleri ve Kağanın sert tutumu nedeniyle Göktürk birliğinde kalmak
istemeyen On-Ok boylarının önemli bir kısmı, Türkeşlerin bağımsızlığını ilan
etmesiyle Göktürklerden ayrılıp Türkeşlerin hakimiyeti altına girdiler.
Göktürk
hakimiyetinden çıkan Türkeşler, On-Ok’larında kendilerine bağlanmasıyla
güçlenerek bulundukları bölgede hakimiyet kazanmaya başladı. Talas Irmağı
kıyısındaki Balasagun şehrini başkent yaparak hakimiyet sahasını genişletmeye
başladı.
724 yılına
gelindiğinde Emeviler (Arap Orduları) asyanın içlerine doğru ilerlemeye
başlamışlardı. Maveraünnehire kadar ilerleyen Emeviler, Türkeşler için tehdit
oluşturmaktaydı. Sulu Çor’un komutanı olan Kül Çor, ordularını hazırlayarak ilk
sınavını Emevilere karşı verdiler. İlerleyen Emevi ordusunu mağlup eden
Türkeşler, Emevilerin Maveraünnehirden daha fazla ilerlemesini engelledi ve
Araplar bu savaştan sonra geri çekilmek zorunda kaldılar. (Arap kaynaklarında
bu savaşlarda Türkeşler yalnızca Türkler olarak geçmektedir. )
Emevilerin başında
bulunan Halife Ömer (Hz. Ömer değildir) Maveraünnehire girmek için çaba
sarfetse de başarılı olamamış ve geri çekilmişlerdir. Araplar için asya
içlerindeki ilk hedef olan Maveraünnehir’de Arap karşıtı hareketler baş
göstermeye başlamıştı. Emeviler için olumsuz bir durum teşkil ettiği için bu
durumdan istifade eden komutan Kül Çor, ordularıyla Emevilerin üzerine
yürüyerek Maveraünnehiri geçip Semerkanta ilerleyerek Emevi ordularını mağlup etti.
Bu mağlubiyetten sonra Maveraünnehire tayin edilen Emevi valisi El Harişi,
itaat etmeyen Maveraünnehir halkını öldürmeye başlayınca Araplara karşı
düşmanlık oluşmuş ve halk kütleler halinde Türkeşlere sığınmaya
başlamıştır.
724 yılında Halife
Hişam, vali el Harişiyi azlederek yerine Müslim Bin Zait’i vali tayine tti. Bu
dönemde Emevi ordusunun içerisinde iç karışıklıklar meydana gelmekteydi. Müslim
Bin Zait, ordularıyla Ferganaya doğru ilerlemekteyken karşısına bu kez Kül Çor
değil bizzat kağan Sulu Çor çıkmıştı. Müslim Bin Zait, savaşa girmeyerek geri
çekildi ancak 11 gün süren yorucu geri çekilme yürüyüşü Emevi ordusunu zor
durumda bıraktı. Öyle ki yüklerini yakmak zorunda kalan Emevi ordusu, kuraklık
ve susuzluktan dolayıda ağır kayıplar verdi. Bu ağır yenilgiden sonra Araplar
saldırı durumundan savunma durumuna geçtiler.
725 yılına
gelindiğinde Araplar Maveraünnehir bölgesinde oldukça zor durumdaydılar. Sulu
Çor, Emevilerin içinde bulunduğu zor durumdan istifade ederek Buharayı
zaptetti. Emeviler Semerkand ve Debusiya bölgesinde iki küçük kalede
sıkıştılar. Emevi valisi Sulemi, yerli halka pek çok haklar tanımasına rağmen
önceki vali döneminde yaşanan kötü muamelelerden ötürü halk tarafından
sevilmiyordu. Bu nedenle bölge halkı tarafından desteklenmeyen Emevi askerleri
ciddi su sıkıntısı çekmekteydi. Zor durumda kalan Araplar, Türkeşler üzerlerine
geldikçe geri çekiliyor ve mücadeleden kaçınıyorlardı.
Kül Çor Dönemi (738
– 766)
Göktürklerin
güçlenmesini önlemek için Türkeşleri destekleyen Çin, bu sefer Türkeşlerin
güçlenmesi karşısında Türkeşlerin ikiye bölünmesi için Kül Çor’u desteklemeye
başladı. Çinin bu desteğini alan Kül Çor, 738 yılında Maveraünnehir’den
dönüşünden Sulu Çor’u öldürerek yönetimi ele geçirdi. Kül Çor’un Çin
desteğiyle Sulu Çor’u öldürmesi Türkeşler arasında bölünmeye sebep oldu. Kül
Çor’u desteklemeyenler ayaklanarak kendi yönetimlerini ilan etti. Bu bölünme
ile Türkeşler Kara Türkeşler ve Sarı Türkeşler olarak ikiye ayrıldı. Sarı
Türkeşler olarak anılan Kül Çor ile Kara Türkeşler olarak anılan Turnoca
(Tumoçe) mücadelesi Türkeşlerin zayıflamasına sebep oldu.
Kül çor, Kara Türkeşleri mağlup ederek kendisine Baka Tarkan ünvanını verdi. Kül Çor’un güç kazanması üzerine, Çin bu sefer Kül Çor’un zayıflaması için Kara Türkeşlere destek verdi. Çin, bu politikası ile her güç kazanan liderin karşısına desteklediği bir lideri çıkartarak gücünü zayıflatıyor, desteklediği liderin güç kazanması durumunda da başka bir lideri destekleyerek güç kazanan liderin gücünü zayıflatıyordu. Bu Çin’in Türklere karşı kullandığı başlıca ve kadim politikaydı ve maalesef bu politika her dönemde Türkler üzerinde etkili oluyordu.
Kül çor, Kara Türkeşleri mağlup ederek kendisine Baka Tarkan ünvanını verdi. Kül Çor’un güç kazanması üzerine, Çin bu sefer Kül Çor’un zayıflaması için Kara Türkeşlere destek verdi. Çin, bu politikası ile her güç kazanan liderin karşısına desteklediği bir lideri çıkartarak gücünü zayıflatıyor, desteklediği liderin güç kazanması durumunda da başka bir lideri destekleyerek güç kazanan liderin gücünü zayıflatıyordu. Bu Çin’in Türklere karşı kullandığı başlıca ve kadim politikaydı ve maalesef bu politika her dönemde Türkler üzerinde etkili oluyordu.
742 yılına
gelindiğinde Kara Türkeşlerin başında İl Etmiş Kutluk Bilge bulunuyordu. 738
den itibaren Çin faaliyetleriyle ortaya çıkan Kara-Sarı Türkeş mücadelesi
Türkeşleri yıpratarak zayıflatmaya başladı. Bu dönemde bölgede güç kazanan
Karluklar, Türkeşlerin mücadelesine müdahil olmaya başladılar. Zamanla güç
kazanan Karluklar, İç mücadeleler ile zayıflayan Türkeşler üzerinde üstünlük
sağladı ve 766 yılında Türkeşleri mağlup ederek bulundukları coğrafya üzerinde
Karluklar Devletini kurdular.
Yorumlar
Yorum Gönder