Doğu Karahanlılar
Doğu Karahanlılar, Büyük
Karahanlı devletinin bölünmesiyle son büyük kağan Süleyman Han liderliğinde
Balasagun başkentliğinde Karahanlıların Doğu bölgesinde 168 yıl hüküm sürdüler.
Karahanlıların
ikiye bölündüğü yıllarda Orta Asya sınırları yeniden şekillenmişti. Bu
tarihlerde Asya bozkırlarında 4 ayrı Türk devleti aynı anda hüküm sürüyordu.
Hazar denizinin güneyinde Gazneliler, Doğusunda yükselen güç Selçuklular,
Kafkaslarda Hazar devletinin ardılları Oğuz Yabguluğu, Aral gölünün doğusundan
Gobi çölüne uzanan coğrafyada ise Karahanlılar bulunuyordu. Orta Asya ilk kez
tam anlamıyla ve bütün sınırlarıyla Türk hakimiyeti altındaydı. Ancak Türk
devletleri bir türlü birleşememiş, birbirleriyle mücadele ederek gerek üstünlük
sağlayarak, gerek mağlup olarak Orta Asya coğrafyasını kendi aralarında
paylaşıyorlardı.
Bu hengamelerden
payını alan Karahanlılar’da bölünmüş, iç mücadeleler ve anlaşmazlıklar
sonucunda iki ayrı devlet haline gelmişlerdi. Karahanlıların son varisi
Süleyman Han, bu anlaşmazlıklar sonucunda ülkenin Doğu bölgesini denetimi
altına alanarak Balasagun’u başkent yaptı ve Doğu Karahanlıların büyük kağanı
oldu.
Süleyman Han Dönemi
(1032-1056)
Töre gereği
Türklerde devlet yönetimi Büyük Sağ Kağan ve Ortak Sol Kağan idaresinde
sağlanıyordu. Süleyman Han bu geleneği bir anlamda bozarak üç liderli bir
yapıyla ülkesini yönetmeye başladı. Büyük kardeşi Muhammed’e Batı bölgesinin,
diğer kardeşi Mahmut’a doğu bölgesinin yönetimini vererek kendisi başkent
Balasagundan tüm ülkenin idaresini sağlamaya başladı. Karahanlılar bölündüğünde
Hocent sınır olarak kabul edilmişti ancak anlaşma tam olarak sağlanamamıştı. Fergana
ve Özkent şehirlerinin kimin otoritesi altında olduğu tam olarak
kesinleşmemişti. Süleyman Han, bu boşluğu doldurarak Fergana ve Özkenti işkal
edip sınırlarına dahil etti. Böylelikle sınır bakımından Batı Karahanlılardan
daha geniş bir coğrafyaya hükmeder duruma geldi.
Süleyman Han hem
başarılı hem de adil bir hükümdardı. İyi bir Müslümandı ve Doğu Karahanlıların
islama yakınlaşması için gayretli çalışmalar yürüttü. Bunun yanında Müslüman
olmayan Türkler üzerinde de baskı kurmadı ve onları da himayesi altında tutmaya
devam etti. Hatta kendisine bağlı olmayan Müslüman Türklerinde ülkesine göç
etmelerine izin vererek tebası haline getirdi. Sülemyan Han, Ülkesini 24 yıl
boyunca başarıyla ve adaletle idare etti. Ancak Türk tarihinin hazin
handikaplarından biri olan kardeş kavgası Süleyman Hanında sonunu
hazırlayacaktı.
Ülkenin Batı
kanadını idare eden ortak kağan Muhammed Han, ülke yönetimini ele geçirmek
niyetindeydi. Bunu gerçekleştirebilmesi için tek rakibi Süleyman Han değildi.
Diğer ortak kağan olan kardeşi Mesut ağabeyi Süleyman Han’a bağlıydı. Bu
sebeple hem diğer ortak kağan Mesut Han ile hem de büyük kağan Süleyman Han ile
mücadele etmesi imkansızdı. Mesut Han’ı ikna edemeyince entrika ve yalanlarla
Süleyman Han’a iftiralarda bulundu. Kendi entrika ve iftiralarının cezasını
kendisi keserek kendisine bağlı ordularla Balasaguna girip Süleyman Hanı
hapsettirerek kendisini büyük kağan ilan etti (1056). Mesut Han, bu yalana
inanarak Büyük Kağan olarak Muhammet Han’ın liderliğini kabul etti ve ortak kağan
olarak ülkenin doğusunu idare etmeye devam etti. Yaşı oldukça ilerlemiş olan
Süleyman Han, hapse atıldıktan kısa bir süre sonra üzüntüsünden vefat
etti.
Kardeş Kavgaları ve İç Karışıklık Dönemi (1056 – 1059)
Muhammet Han, yalan
ve entrikayla ülke yönetimini ele geçirmişti ancak yönetimde ancak 15 ay gibi
kısa bir süre kalabildi. Askeri ve idari vasıfları Süleyman Han kadar üstün
olmayan Muhammet Han, liderlik yükünü taşıyamayınca oğlu Hüseyin, zor
kullanarak ülkenin idaresini elinden aldı ve hükümdarlığa geçti. Ancak
Hüseyin’in sonu da babasınınki gibi hüsranla sonuçlandı. Üvey oğlu olan
İbrahim, Hüseyin’in kendi başına ve kimseye sormadan yaptığı bu harekete
kızarak suikastla üvey babası Hüseyin’i öldürüp yerine geçti (1057).
Doğu Karahanlılar büyük
bir iç savaş yaşıyordu. Hükümdarlık ailesi içinde kanlı mücadeleler baş
göstermiş, oğul babayı, kardeş kardeşi öldürür olmuştu. Türk töresi gereği her
Ordu tartışmasız olarak kendi liderlerine bağlıydı. Yaşanan iç mücadelelerde de
her ordu, kendi liderinin emir komutası altında hareket ediyor ve Karahanlı
orduları birbirleri arasında savaşıyorlardı. Batı Karahanlılar, Doğu
Karahanlıların iç mücadelelerle yıpranması ve güç kaybetmesi üzerine ülkenin iç
işlerine karışmaya başladı. Başsız kalan Doğu Karahanlıların yerine kararlar ve
emirler vermeye başlamışlardı. Üstelik Doğu Karahanlılara bağlı olan sınır
şehri Ferganayı da işgal ederek sınırlarına dahil etmişlerdi.
3 yıl boyunca devam
eden kanlı iç mücadeleler 1059 yılında sona erdi. Önceleri kardeş kavgalarının
içerisinde yer almayan küçük kardeş Tuğrul Mahmut, ülkenin zayıflaması,
Fergana’nın kaybedilmesi ve Batı Karahanlıların boyunduruğu altına girilmek
üzere olunması durumuna karşı koyamayan ağabeyi İbrahim Han’ı öldürerek yerine
geçti (1059).
Tuğrul Mahmut Han
Dönemi (1059 – 1077)
Tuğrul Mahmut Hanın
döktüğü son kan, Doğu Karahanlı hükümdar ailesi için akan son kardeş kanıydı.
Tuğrul Mahmut Han, güçlü bir komutan, otoriter ve adil bir liderdi. Bu
vasıflarıyla Doğu Karahanlıların hükümdarlığına geçmesiyle hükümdarlık
mücadeleleri son buldu ve ordu yeniden toparlanarak tek bir hükümdara bağlı
hale geldi. Yönetime geçtikten kısa bir süre sonra, ordusunun komutanlarından
yeğeni Hasan’ı ortak kağan yaptı.
Doğu Karahanlıların
yaşadığı iç karışıklık dönemindeki zayıflıktan tek istifade eden Batı
Karahanlılar değildi. Asya steplerinde başıboş gezen istilacı gayrimüslim
topluluklar ordusu zayıflamış ve iç mücadelelerle uğraşan Karahanlı şehirlerini
istila ederek yağmalıyorlardı. Tuğrul Mahmut Han, Kısa süre içerisinde ordusunu
yeniden toparlayıp ülke içerisindeki otoritesini sağladı ve doğu sınırlarına
musallat olan bu küçük ve orta ölçekli göçebe gayrimüslim istilacıları ülke
sınırlarının dışına püskürttü. Önce ülke içerisindeki huzuru temin etti ve Doğu
Karahanlıların yeniden güç kazanmasını sağladı. Sonra İç karışıklık döneminde
Batı Karahanlıların fırsatçılık yaparak işgal ettiği Ferganayı geri almak için
hazırlıklara başladı.
Tuğrul Mahmut
Han’ın son verdiği kardeş kavgası bu sefer Doğu-Batı Karahanlılar arasında
yeniden baş gösterecekti. Bu kez kardeş kavgasına Ulemalar engel olacaktır.
Zamanın büyük din adamları ve ulemaları Doğu Karahanlı lideri Tuğrul Mahmut Han
ile Batı Karahanlı lideri Nasr arasında müzakereler yaparak anlaşmalarını
sağladılar. Bu anlaşma neticesinde Fergana Doğu Karahanlılara iade edildi ve
Seyhun nehri iki ülke arasında sınır olarak belirlendi (1076). Tuğrul Mesut
Han, Fergana barışından bir yıl sonra vefat edince yerine oğlu Hasan Buğra Han
geçti (1077).
Hasan Buğra Han Dönemi
(1077 – 1102)
Babası Tuğrul Mesut
Han’ın vefatı üzerine yönetime Hasan Buğra Han geçmişti. Tuğrul Mahmut Han’ın
yeğeni olan Hasan Han ortak kağan olarak görevini devam ediyordu. Türk
Tarihinde ilk kez bir Türk Devleti, aynı ismi taşıyan iki kağan tarafından
yönetiliyordu. Büyük kağan Hasan Buğra Han, ülkenin doğusunu idare ediyor,
ortak kağan Hasan Han batısı üzerindeki idareyi üstleniyordu.
Babası Tuğrul Mesut
Han döneminde başlayan istikrar ve barış dönemi Hasan Buğra Han döneminde de
devam etti. Ülkede artık kardeş kavgaları sona ermiş, batıda Batı Karahanlılar
ile anlaşma yapılmıştı. Ancak Doğuda başıboş gezen istilacı gayrimüslim çeteler
halen bir sorun teşkil ediyordu. Tuğrul Mesut Han döneminde püskürtülen bu
çeteler, bu kez birleşerek kalabalık bir orduyla taarruza girişmişti. Üstelik
bu Türk olmayan gayrimüslimlere, henüz Müslümanlığı kabul etmeyen bir Türk boyu
olan Basmıllar da destek veriyordu. Basmılların desteğiyle 70.000 kişilik bir
ordu gücüne erişen gayrimüslim çeteler Hasan Buğra Hanın ordusundan daha
kalabalık bir ordu haline geldiler. Hasan Buğra Hanın bu sefere çıkartabileceği
ordusu en fazla 40.000 kişiydi. Oysa düşman güçleri neredeyse iki katı
büyüklükteydi. Hasan Buğra Han, askeri ve stratejik vasıflarını kullanarak güç
olarak daha zayıf olan ordusuyla savaşı kazanarak büyük bir başarıya imza attı.
Bu savaş sonrasında Doğu sınırındaki gayrimüslim çetelere karşı kesin bir
başarı elde etmiş oldu. Ağır bir yenilgi alan gayrimüslim çeteler, bu savaşın
sonrasında Turfan bölgesinin ötesine, gobi çölü sınırına kadar geri çekilmek
zorunda kaldılar (1079)
Doğu Karahanlılar
hanedan ailesi içindeki kardeş kavgalarına son vermişlerdi. Üstelik Batı
Karahanlılar ile sınır sorunlarını da çözmüşlerdi. Ancak ufukta yeni bir kardeş
kavgası görünüyordu. Hazar Denizini çevreleyen coğrafyanın hakimi ve Orta
Asyanın yeni büyük gücü haline gelen Selçuklu Devleti tüm Orta Asya’ya hükmeder
hale gelmeye başlamıştı. Üstelik Batı Karahanlılar Selçuklu Hükümdarı
Melikşah’ın idaresi altına girmişti bile. Hazar Denizinde başlayan yükselen
Selçuklu tehlikesi nihayet Doğu Karahanlı sınırlarına kadar ilerlemişti.
Selçukluların efsanevi Lideri Melikşah Batı Karahanlıları himayesi altına
aldıktan sonra Doğu Karahanlı sınırlarına girerek Özkente kadar ilerledi. Hasan
Buğra Han, Büyük Selçuklu Devletine karşı koyabilecek güçte değildi. Üstelik
yaşanacak bir kardeş kavgası Doğu Karahanlıları geçmişteki karanlık sürece
tekrar sokabilirdi. Hasan Buğra Han, Selçuklularla mücadele etmek yerine
Selçuklu himayesine girmeyi kabul etti. Ancak Oğulları ve Yeğenleri Selçuklu
himayesine girilmesine karşı çıkıyordu. Gerek Selçuklu Han’ı Melikşah’ın gücü
ve Karahanlıların yönetimine karışmaması, gerekse Hasan Buğra Hanın
otoritesiyle bir çatışma ya da iç mücadele gerçekleşmeden 10 yıl boyunca
Selçuklu Himayesinde varlıklarını devam ettirdiler. 1092 yılında Selçukluların
Karahanlı coğrafyasından çekilmesi üzerine tekrar müstakil yönetimlerine geri
döndüler ve Batı Karahanlılar ile eski sınırları tekrar geçerli hale
geldi.
Hasan Buğra Han,
Selçuklu Himayesinden çıktıktan sonra 10 yıl daha ülkesini barış ve refah
içerisinde yönetti. 25 yıl gibi uzun bir süre ülkesine başarıyla hükmeden Hasan
Buğra Han, 1102 yılında vefat edince yerine büyük oğlu Ahmet Harun Han Batı
Karahanlıların yönetimine geçti.
Ahmet Harun Han
Dönemi (1102 – 1128)
Ahmet Harun Han,
babası Hasan Buğra Han gibi güçlü bir kumandan ve otoriter bir liderdi.
Hükümdarlık vasıflarının yanında İslama bağlılığı ve ümmetçiliğiyle bilinen
Ahmet Harun Han, sınır ötesi bir ülke olan Abbasiler ile yakın ilişkiler
içerisine girdi. Abbasiler, Müslüman olan ülkelerin yöneticileri için, İslam
dünyasına hizmetlerini takdir etmek amacıyla belirli unvanlar vermekteydi.
Ahmet Harun Han, “Devletin Nuru” anlamına gelen Nüruddevle ünvanına sahip olma
arzusu içerisindeydi. Bu unvan, Müslüman devletlerin liderlerine belli bir süre
için verilmekteydi. Abbasi Halifesi Müstahzıbilleh, Ahmet Harun Han’a istediği
bu unvanı ve beratı vererek 1118 yılına kadar İslam dünyasının Nüruddevle’si
ilan etti. Ahmet Harun Han döneminde hem Abbasiler hem de diğer Türk
Devletleriyle iyi ilişkiler içerisine girilmiş, ülke içerisinde islamın
yaygınlaşması için mektepler, kütüphaneler ve medreseler kurulmuştur.
Batı Karahanlı
Devleti ile iyi ilişkiler içerisine girilmiş, yükselen Selçuklu tehlikesi henüz
tam olarak Doğu Karahanlı coğrafyasına tam olarak sirayet etmemiş, Batıdaki
göçebe gayrimüslim çeteler mağlup edilerek tehlike savuşturulmuştu ancak
ülkenin kuzey doğusunda yeni bir tehlike yükseliyordu. 150 yıl önce Satuk Buğra
Han Döneminde ortaya çıkıp Göbi Çölüne kadar sürülen Moğol kökenli istilacı
Karahıtaylar tekrar peydah olmuştu. Ahmet Harun Han, yağma yaparak istila
ettiği şehirleri yakan bu acımasız toplulukları zorda olsa sınırlarının dışına
kadar püskürtebilmiş, ülkesini Karahanlı şehirlerini tehdit eden bu tehlikeden
bir süre daha korumuştur.
Ahmet Harun Han, 26
yıl boyunca ülkesini dış tehditlere karşı koruyarak başarıyla yönetti. 1128
yılında Vefat edince yerine oğlu İbrahim Han geçti.
İbrahim Han Dönemi
(1128 – 1158)
Ahmet Harun Han’ın
vefat edip yerine oğlu İbrahim Han’ın geçmesiyle ülkede uzun süredir baş
göstermeyen iç karışıklıklar tekrar ortaya çıkmaya başladı. Ahmet Harun Han’ın
diğer Oğulları, yeğenleri ve kuzenleri arasında baş gösteren hakimiyet
mücadeleleri İbrahim Han’ın otoritesini tehdit eder duruma gelmişti. Üstelik
Moğol istilacıları Karahıtaylar Devlet haline gelerek güçlenmişti ve Doğu
Karahanlıların Kuzey Doğu sınırlarında yeni ve güçlü bir düşman haline
gelmişlerdi.
İbrahim Han,
yükselen iç tehditlere karşı koyamaz duruma gelince Karahıtaylardan destek
istedi. İbrahim Han’ın katliamcı Karahıtaylı istilacılardan yardım istemesi
Karahanlıların kurucu unsurlarından ve en kalabalık sülalelerinden biri olan
Karlukların tepkisine yol açmıştı. Bu anlaşmazlık uzun yıllar sürece Karluk –
Karahıtaylı mücadelelerinin fitilini ateşlemiş oldu. Karluklar, İbrahim Han’ın
idaresini reddedip kendi liderlerinin önderliğinde hareket ederek
Karahıtaylılarla mücadele içerisine giriştiler. Bu mücadeleler 60 yıl boyunca
bilfiil devam etti. Karahanlı devletinin en önemli askeri gücü olan Karlukların
uzun yıllar devam eden mücadelesi neticesinde Doğu Karahanlılar önemli bir
askeri güçten yoksun kalmışlardı. Üstelik Kalabalık ve güçlü bir devlet olan Karahıtayların
Karlukları mağlup etmesi ve adım adım Karahanlı şehirlerini işgal etmesiyle
Doğu Karahanlılar için yıkılma süreci başlamış oldu.
Doğu Karahanlıların
Yıkılışı (1158 – 1210)
Yükselen
Karahıtaylı tehlikesi neticesinde Karahanlı şehirlerinin birer birer
kaybedilmesi ve Karlukların Karahıtaylarla ısrarla giriştiği mücadeleler
neticesinde giderek güçlenen ve Doğu Karahanlıların üzerinde baskı kuran
Karahıtayların Doğu Karahanlı coğrafyası üzerinde hakim hale gelmesi Doğu
Karahanlıların çöküş sürecini hızlandırmıştı. İbrahim Hanın vefat etmesiyle
1158 yılında 2. Muhammed Han, 1160’da Yusuf Han, 1205’de 3. Muhammed Han geçse
de Karahıtaylıların Karahanlı şehirlerine ilerlemesi durdurulamamıştı. 1210
yılına gelindiğinde Karahıtaylılar Doğu Karahanlı topraklarında hakim hale
gelerek Doğu Karahanlı devletini tümüyle yıkmış oldular.
Yorumlar
Yorum Gönder