Ana içeriğe atla

Adana'nın Fethi Destanı

Adana'nın Fethi Destanı

Yöre: Adana

Anadolu Selçukluları, Orta Asya’dan oba oba gelen Oğuz Türklerini uç beyi olarak yerleştirirdi. Üç yüz çadırla (hane) Anadolu’ya göç eden Ramazanoğlu aşireti de önce “Kilikya”ya (Çukurova) sonradan Çaldağı eteklerine yerleştiler.

Birgün Adana’daki Bizans tekfurunun oğlunun elindeki doğan uçar ve Ramazanoğlu obasının bir çadırı önüne konar. Tekfurun oğlu, doğanın peşinden gelir ve çadırdan çıkan güzel bir Türk kızına aşık olur. Tekfur, kızı ister. Obanın ileri gelenleri toplanır. Çünkü Müslüman kızın Hıristiyan bir erkek ile evlenmesi dinen mümkün değildir. Kız verilmezse bu bölgede yaşamaları ise zor. Bunun üzerine Tekfur’a bir tuzak hazırlarlar. Çaldağı eteklerinde düğün yaptırırlar. Muhafızlar eğlenip içki içerken Ramazanoğlu obasının genç erkekleri, Tekfur’un muhafızları kıyafetinde şehre yaklaşırlar ve "Şehir halkı gelin alayını karşılasın." diye haber gönderirler. Şehir halkı, dışarıda toplanır. Ramazanoğlu erlerinin bir kısmı halkı kuşatır, diğerleri de şehri fethederler. Böylece Adana, Türklerin olur. O günden bu yana Türk toprağı Adana’da daha nice kahramanlık destanları yazılmıştır.

Adana İsmi Nereden Geliyor?

Adana'nın çok eski bir tarihi vardır. Bizanslı tarihçi Stefan, Uranus'un iki oğlu Adanus ile Sarus'un Tarsuslularla savaşarak bu şehri kurduğunu, bunlardan birinin adını şehre, ötekinin de Seyhan Irmağı'na (Seyhan'ın eski adı Sarus'tur) verdiklerini söyler. Hitit, Asur, Pers, Makedonya, Roma, Arap, Haçlı ve Selçuklu egemenliklerinden sonra Adana, Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlı Topraklarına katılmıştır.
Sümer ve Hitit kaynaklı bir efsaneye göre ise çok eski çağlarda Anadolu'da Adonis adında yakışıklı bir yiğit varmış. Çevredeki, yöredeki bütün kraliçeler, kral kızları ona aşıkmış. Kraliçeler, uzun kavgalardan sonra kendi aralarında şöyle bir anlaşmaya varmışlar. Her hafta birimizin yanında kalsın. Gel gör ki, Adonis bunların birine daha çok tutkunmuş ve onun yanında daha çok kalmış. Öteki kraliçeler bunu kıskanıp, söz birliği etmişler ve birgün ormanda Adonis'le buluşma verip üstüne bir yaban domuzu saldırtmışlar ve kasığından yaralanan Adonis kanlar içinde can vermiş. Onu kurtarmak için koşan sevgilsii kraliçe, Adonis'i kanlar içinde ve ölü bulunca saçını başını yolmuş, "Ah Adonis! Ah Adonis!" diye ağlayıp dövünmüş, ayaklarının dibinde gözyaşlarının döküldüğü yerde çiçekler açmış. Sümerli ve Hititli kadınlar bu acıklı aşk öyküsünü unutmamış, açan çiçeklerin başında onlar da "Ah Adonis" diye ağlamışlar hep. İşte Adana sözü, bu iki sözcüğün zamanla kaynaşmasından doğmuş.

Yorumlar